1 İsa kalabalıkları görünce dağa çıktı. Oturunca öğrencileri yanına geldi.

2 İsa konuşmaya başlayıp onlara şunları öğretti:

3 ‹‹Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.

4 Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler.

5 Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar.

6 Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! Çünkü onlar doyurulacaklar.

7 Ne mutlu merhametli olanlara! Çünkü onlar merhamet bulacaklar.

8 Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Çünkü onlar Tanrıyı görecekler.

9 Ne mutlu barışı sağlayanlara! Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek.

10 Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.

11 ‹‹Benim yüzümden insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size!

12 Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşayan peygamberlere de böyle zulmettiler.››

13 ‹‹Yeryüzünün tuzu sizsiniz. Ama tuz tadını yitirirse, bir daha ona nasıl tuz tadı verilebilir? Artık dışarı atılıp ayak altında çiğnenmekten başka işe yaramaz.

14 ‹‹Dünyanın ışığı sizsiniz. Tepeye kurulan kent gizlenemez.

15 Kimse kandil yakıp tahıl ölçeğinin altına koymaz. Tersine, kandilliğe koyar; evdekilerin hepsine ışık sağlar.

16 Sizin ışığınız insanların önünde öyle parlasın ki, iyi işlerinizi görerek göklerdeki Babanızı yüceltsinler!››

17 ‹‹Kutsal Yasayı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim.

18 Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasadan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak.

19 Bu nedenle, bu buyrukların en küçüğünden birini kim çiğner ve başkalarına öyle öğretirse, Göklerin Egemenliğinde en küçük sayılacak. Ama bu buyrukları kim yerine getirir ve başkalarına öğretirse, Göklerin Egemenliğinde büyük sayılacak.

20 Size şunu söyleyeyim: Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisilerinkini aşmadıkça, Göklerin Egemenliğine asla giremezsiniz!››

21 ‹‹Atalarımıza, ‹Adam öldürmeyeceksin. Öldüren yargılanacak› dendiğini duydunuz.

22 Ama ben size diyorum ki, kardeşine öfkelenen herkes yargılanacaktır. Kim kardeşine aşağılayıcı bir söz söylerse, Yüksek Kurulda yargılanacaktır. Kim kardeşine ahmak derse, cehennem ateşini hak edecektir.

23 Bu yüzden, sunakta adak sunarken kardeşinin sana karşı bir şikâyeti olduğunu anımsarsan, adağını orada, sunağın önünde bırak, git önce kardeşinle barış; sonra gelip adağını sun.

25 Senden davacı olanla daha yoldayken çabucak anlaş. Yoksa o seni yargıca, yargıç da gardiyana teslim edebilir; sonunda da hapse atılabilirsin.

26 Sana doğrusunu söyleyeyim, borcunun son kuruşunu ödemeden oradan asla çıkamazsın.››

27 ‹‹ ‹Zina etmeyeceksin› dendiğini duydunuz.

28 Ama ben size diyorum ki, bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde o kadınla zina etmiş olur.

29 Eğer sağ gözün günah işlemene neden olursa, onu çıkar at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme atılmasından iyidir.

30 Eğer sağ elin günah işlemene neden olursa, onu kes at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme gitmesinden iyidir.

31 ‹‹ ‹Kim karısını boşarsa ona boşanma belgesi versin› denmiştir.

32 Ama ben size diyorum ki, karısını fuhuş dışında bir nedenle boşayan onu zinaya itmiş olur. Boşanmış bir kadınla evlenen de zina etmiş olur.››

33 ‹‹Yine atalarımıza, ‹Yalan yere ant içmeyeceksin, ama Rabbin önünde içtiğin antları yerine getireceksin› dendiğini duydunuz.

34 Oysa ben size diyorum ki, hiç ant içmeyin: Ne gök üzerine, çünkü orası Tanrının tahtıdır; ne yer üzerine, çünkü orası Onun ayak taburesidir; ne de Yeruşalim üzerine, çünkü orası Büyük Kralın kentidir.

36 Başınızın üzerine de ant içmeyin. Çünkü saçınızın tek telini ak ya da kara edemezsiniz.

37 ‹Evet›iniz evet, ‹hayır›ınız hayır olsun. Bundan fazlası Şeytandandır.››

38 ‹‹ ‹Göze göz, dişe diş› dendiğini duydunuz.

39 Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin. Sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirin.

40 Size karşı davacı olup mintanınızı almak isteyene abanızı da verin.

41 Sizi bin adım yol yürümeye zorlayanla iki bin adım yürüyün.

42 Sizden bir şey dileyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin.››

43 ‹‹ ‹Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin› dendiğini duydunuz.

44 Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin.

45 Öyle ki, göklerdeki Babanızın oğulları olasınız. Çünkü O, güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur; yağmurunu hem doğruların hem eğrilerin üzerine yağdırır.

46 Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri de öyle yapmıyor mu?

47 Yalnız kardeşlerinize selam verirseniz, fazladan ne yapmış olursunuz? Putperestler de öyle yapmıyor mu?

48 Bu nedenle, göksel Babanız yetkin olduğu gibi, siz de yetkin olun.››

1 Nähes rahvahulki, läks Ta üles mäele. Ja kui Ta oli maha istunud, tulid Ta jüngrid Tema juure.

2 Ja Ta avas Oma suu, õpetas neid ning ütles:

3 „Õndsad on vaimust vaesed, sest nende päralt on Taevariik.

4 Õndsad on kurvad, sest nemad trööstitakse.

5 Õndsad on tasased, sest nemad pärivad maa.

6 Õndsad on need, kelledel nälg ja janu on õiguse järele, sest nemad rahuldatakse.

7 Õndsad on armulised, sest nemad saavad armu.

8 Õndsad on puhtad südamelt, sest nemad saavad näha Jumalat.

9 Õndsad on rahunõudjad, sest neid hüütakse Jumala lapsiks.

10 Õndsad on need, keda taga kiusatakse õiguse pärast, sest nende päralt on Taevariik.

11 Õndsad olete teie, kui inimesed teid Minu pärast laimavad ja taga kiusavad ja valetades räägivad teist kõiksugust kurja.

12 Olge rõõmsad ja ilutsege, sest teie palk on suur taevas; samuti on nad taga kiusanud prohveteid enne teid.

13

14 Teie olete maailma valgus. Ei saa jääda varjule linn, mis asetseb mäe otsas.

15 Ei süüdata ka küünalt ega panda seda vaka alla, vaid küünlajalale, ja see paistab kõikidele, kes majas on.

16 Nõnda paistku teie valgus inimeste ees, et nad näeksid teie häid tegusid ja annaksid au teie Isale, kes on taevas.

17

18 Sest tõesti Ma ütlen teile, kuni kaob taevas ja maa, ei kao käsuõpetusest mitte ühtki tähekest või ühtki märgikest, enne kui kõik on sündinud.

19 Kes nüüd iganes tühistab ühe neist vähimaist käskudest ja nõnda õpetab inimesi, teda hüütakse vähimaks Taevariigis; aga kes seda mööda teeb ja nõnda õpetab, teda hüütakse suureks Taevariigis.

20 Sest Ma ütlen teile: Kui teie õigus pole palju parem kirjatundjate ja variseride omast, siis te ei saa Taevariiki.

21

22 Kuid Mina ütlen teile, et igaüks, kes on oma vennale vihane, kuulub kohtu alla; aga kes iganes oma vennale ütleb „raka!" kuulub Suurkohtu alla; aga kes ütleb „Sa jõle!" kuulub põrgutulle.

23 Sellepärast kui sa oma andi tood altarile ja seal meenub sulle, et su vennal on midagi sinu vastu,

24 siis jäta oma and sinna altari ette ja mine lepi enne oma vennaga, ja siis tule ja too oma and.

25 Ole varsti järeleandlik oma vastasele, niikaua kui sa temaga teel oled, et vastane sind ei annaks kohtuniku kätte, ja kohtunik sind ei annaks sulase kätte, ja sind ei pandaks vangi.

26 Tõesti Ma ütlen sulle, sa ei pääse sealt, enne kui oled maksnud ära viimse veeringu!

27

28 Aga Mina ütlen teile, et igaüks, kes naise peale vaatab teda himustades, on juba abielu rikkunud temaga oma südames.

29 Ent kui su parem silm sind pahandab, siis kisu ta välja ja heida enesest ära, sest sulle on parem, et üks sinu liikmeist hukkub kui et kogu su ihu heidetakse põrgusse.

30 Ja kui sinu parem käsi sind pahandab, siis raiu ta maha ja heida enesest ära, sest sulle on parem, et üks sinu liikmeist hukkub kiti et kogu su ihu läheb põrgusse.

31 Ka on üteldud, et kes iganes oma naise enesest lahutab, see andku temale lahutuskiri.

32 Aga Mina ütlen teile, et igaüks, kes oma naise enesest lahutab muidu kui hooruse pärast, see teeb, et naisega abielu rikutaks, ja kes iganes lahutatud naisega abiellub, rikub abielu.

33 Taas te olete kuulnud, et muistsele põlvele on üteldud: Sa ei tohi valet vanduda! ja: Pea Issandale oma vanded!

34 Aga Mina ütlen teile: Ärge üldse vanduge, ei taeva juures, sest see on Jumala aujärg;

35 ega maa juures, sest see on Tema jalgealune järg; ega Jeruusalema juures, sest see on suure Kuninga linn.

36 Ara vannu ka oma pea juures, sest sina ei või ühtki juuksekarva teha valgeks ega mustaks;

37 vaid teie kõne olgu: Jah, jah, või: Ei, ei; aga mis üle selle on, see on kurjast.

38

39 Aga Mina ütlen teile: Ärge pange vastu kurjale, vaid kui keegi sind lööb vastu su paremat kõrva, siis kääna temale ka teine;

40 ja sellele, kes tahab sinuga kohut käia ja võtta su vammuse, jäta ka kuub;

41 ja kes sind sunnib kaasas käima ühe penikoorma, sellega mine kaks.

42 Anna sellele, kes sult palub, ja ära käändu kõrvale sellest, kes sult tahab laenata.

43

44 Aga Mina ütlen teile: Armastage oma vaenlasi ja palvetage nende eest, kes teid taga kiusavad,

45 et te saaksite oma Isa lapsiks, Kes on taevas, sest Tema laseb Oma päikest tõusta kurjade ja heade üle ja laseb vihma sadada õigete ja ülekohtuste peale.

46 Sest kui te armastate neid, kes teid armastavad, mis palka te saate? Eks tölneridki tee sedasama?

47 Ja kui te lahkesti tervitate ainult oma vendi, mida iseäralikku te siis teete? Eks paganadki tee sedasama?

48 Teie olge siis täiuslikud, nõnda nagu teie taevane Isa on täiuslik.